26 Mayıs 2013 Pazar

9.Gün: "Brunch"

Selam! Bugün Pazar! :)

Yani yemek ve zayıflama konusunda "dağılarak dağıtmayı" en rahat başarabileceğim gün!
Yasağın, diyetin, az yemeğin, şekerin, yağın, tuzun abartılabileceği tek gün! :)
(hoş, bu da aslında bir şekilde yalan oldu diyebilirim ama....)

Sabah, gecenin verdiği o ağır ve mutlu uyku, soğuk görünüşlü çalar saatimin (evet. şu anda çalar saatimi kişiselleştirdim. Saatin bana bakışının çok kötü olduğunu ve her sabah çaldığında kapatmak istediğimde bana "kalk ulan eşşek!" şeklinde baktığını düşünmekteyim) o iğrenç E! E! E! sesi ile son buldu, 07:30'da uyandım. Ya bu çalar saati kim icat etmiş gerçekten bilemiyorum, belki birazdan araştırırım, ama insanı en rahat şekilnde, en azından huzurlu bir şekilde iken rezil bir konuma, duruma sokan o mucidin daha sonra jenerasyonlarca küfür yediği açıktır herhalde...En azından benden bu sabah metrelerce küfür yediğini söyleyebilirim! :)

Sabahın o ilk uykulu saatlerinde o halde ofis maillerine "akan" mesajlara cevap verme zorunluluğu da işte işimin zorluklarından...7/24 hazır bekliyor olmak da cabası tabii..Ters bir mesaj, doğru bilginin karşı tarafa bir şekilde farklı olarak aktarılması bir çok yanlış anlamayı beraberinde getiriyor, bunun için de yarım saatlik uyku ile bile olsa çok dikkatli şekilde alınan bilginin değiştirilmeden aynı özen ile gerekli yerlere iletilmesi gerekiyor....gerekiyor da, o saatte değil be usta?!....Afyon patlamamış, hani bünyede o afyonu daha yeni yetiştirirken rast gelen saatte bana verilen bu görev, kahve ile perçinlenebilecek bir 10 dakika sonra tarafımdan icra edilse..? Yoook! :)

Bir yandan espresso ( ya da herkesin bildiği ve benim nefret ettiğim deyimle "ekspresso") yapmaya çalışırken, diğer yandan da hızlı hızı mesajları dökmek/yazdırmak ve cevaplama peşindeydim (bu arada aç karnına içilen double espresso hiç de iyi bir fikir değilmiş...) O işlerin bitmesi, etrafı kalın uzun kollular ve kot pantolon giyinerek düzeltmem, temizlik vs saat 12:00'yi buldu (Ya tamam! Merak etmeyin! Ev o kadar iğrenç değil, ben biraz nazlı ve aheste takıldım :) Arada Behzat Ç izledim falan....yanlız final bölümü de gerçekten fenaymış ya..herşeyini kaybetmiş bitmiş bir adamın "ben yavaştan kaçar usta" şeklinde uzaklaşarak gitmesi gerçekten üzdü..). 


kaşar - camembert - domuz pastırması - kepekli ekmek
patates salatası - tereyağı - çilek reçeli - bal
Mayıs'ı sonlandırıp Haziran'a göz kırptığımız (bu lafa da hastayım bak!) bu birkaç günde dinmeyen yağmur, "vay arkadaş ya?!" dedirtip bugün de dinmedi. O saatte yağmurun ayakkabılarıma kadar işlemesine göz yumarak şehir merkezi Domsheide'deki ('Domshayde' şeklinde okunuyor) HB Bremen lokantasına giderek Pazar brunch'ımı yaptım (birbirlerine "Ah şekerim! Bu hafta bize gelsene, beraber Nişantaşı'na brunch'a gideceğiz" diyen bayanlara benzettim kendimi bir anda). 

11.90 yuro'ya kelimenin tam anlamı ile "geberinceye" kadar yemek yiyebileceğiniz bu mekanda, geleneksel kahvaltı tabaklarının yanı sıra, et, tavuk, balık, vejeteryan, sebze vb yemekleri sıcak olarak da yiyebiliyorsunuz. Mekanın 11.90'a bunları sunarken aslında kazandığı şey içkiler/meşrubatlar oluyor tabii ki! Garsonumun bana 2 kere "beyefendi birşey içmek ister msiniz?" ve bir kere de "birşey içmeyeceğinizden emin misiniz?" sorusu bana bilgisayar programlarını silerken karşıma çıkan "emin misiniz?" sorusunu hatırlattı :) İstanbul'da bizimkilerin her Pazar hazırladığı 874563432 kalorilik kahvaltısının yanında bugün yediğim brunch sanıyorum hava-cıva kalıyor :)

Yemek sonrası deniz kenarında yürüyerek ve bu soğuk havaya aldırış etmeden bisiklete binip bilinmeze doğru ilerleyen genç-orta yaşlı Bremen'lileri izleyerek evime doğru yola koyuldum, eve uğramadan maksat yukarıda görmüş olduğunuz tabağın rahatlıkla midede öğütülebilmesi adına Cafe Liftass'ta bir tane "ekspresso" içtim, fazla durmadan eve geldim. Mesela şu iş, toplasanız 1.5 saat sürmüştür, evden 1.5 saat olmuş ayrılalı...kardeşim ne ara ev tozlanıyor ben de bunu merak ediyorum?! Zaten sırt ağrım var, ağır da makina bu elektrikli süpürge, o kadar çabaya rağmen hala evin belirli yerlerinini tozlanıyor olması insanı delirtiyor haliyle :))

Neyse, bir kaba toz alımı, süpürge sonrası kendimi Osmanlı Tokadı ve sonrasında Almanca çalışmasına verdim, bu esnada herhalde "n" sayıda şekersiz çay içmişimdir :) (iyiden iyiye çaya bünyeyi alıştırıyorum, aslında pek de normal birşey değil bu...)

Kendimi tam olarak takip edemeden akşamı yapmıştım ve bu esnada Miles Davis'in müthiş albümü Collectors' Items'ı dinledim. Akşam üstü vakitlerinde (saat 16:00-17:00 suları) dinlenebilecek hoş albümlerden..

miles davis - trompet
sonny rollins + charlie parker - tenor saksofon
walter bishop + tommy flanagan - piano
percy health + paul chambers - kontrbas
philly joe jones + art taylor - davul

Akşam yemeğini de bir yandan Almanca çalışırken çift kaşarlı tost (Pazar dedik ya hani! ;) ve şekersiz çay ile geçiştirdim diyebilirim. Çayı da artık ne kadar koyu yaptıysam, normalde tostun ikincisine acımam, bu sefer yerimden kalkıp hazırlamak bile gelmedi içimden :) Yanlız peyniri değiştirmem gerek...Gouda peyniri tost için gereğinden fazla yağlı bir peynir, ki bir insan tost yerken niçin boğazı peyniri ısırdıktan sonra bir yanma/acı hissetsin ki...artık nasıl bir yağ varsa! Neyse, kısa zamanda daha az yağlı değişik bir peynire dönmem gerek sanırım...


Yarın akşam kurs var. Kursa gitmeden hafif birşeyler bulmam gerek yemek için..Aç karnına kafaya hiçbir şey girmiyor valla, boş boş oturuyorum ve aklımda sadece kurs sonrası yiyeceğim yemek oluyor sonra :)

Emre
Bremen | Almanya
26.05.2013 - 23:44
(modern çalar saat, sanıyorum her sabah 4'te işine gitmek amacı ile kendisini uyandırması için New Hampshire'lı Levi Hutchins tarafından dizayn edilmiş, ama daha da öncelere gidilirse olay Plato'ya kadar uzanıyor)

8.Gün: "Geç Saatler"

Selam!

Bugün blogun şu ana kadarki en geç saat girişi gibi duruyor...Borussia Dortmund - Bayern Münih Şampiyonlar Ligi Final Maçı'nı Viertel Lagerhaus adlı pub'da izlediğim ve Bayern Münih'in 2-1'lik ezini üstünlüğüne sevinip kupa törenini sonuna kadar takip ettiğim için eve geç kaldım, yazıya dolayısı ile geç başlıyorum, hatta şunu söyleyebilirim ki kendimi toparlamam anca şimdiyi buldu :)

Sabah her Cumartesi çalışma sabahım gibi erken saatte asker şeklinde idi, ki yarın ne yazık ki bu sabah saydırdığım gibi şekliden olacak... Etrafın/tüm alışveriş merkezi ve kapalı olması en büyük handikap, bugünün en güzel yanı spora gidebimem oldu  :) Cumartesi günleri kimsenin gelmemesi müthiş aslında....Rahatlıkla spor salonuna girip, kimsenin seni rahatız etmeyeceğinin bilincinde olarak tüm gerekli hareketleri yapıp, rahatlıkla duşu alıp, rahatlıkla giyinip eve dönülebiliyor. Cumartesi günleri şu ana kadar neden hep evden çıkmadım, uzun uzun yattım, kendime kızıyorum şimdi :)

Gözlerim çok fena kapanıyor yanlız... Hatta yukarıdaki çoğu kelimeyi gözlerimi kaptatarak yazdım. Sanıyorum bugün kısa keseceğim gibi duruyor, esnemekten ağzım/yanaklarım acımaya başladı! :))

evet. üstümdeki Antalyaspor forması! :)
Bugünü detaysız olarak kalem kalem anlatacağım.

1) Sabah iki tek kaşarlı tost ve şekersiz çay
2) Öğle - sabah kahvatısı gibi...(kaşar peynir, zeytin, 2x kızarmış kepek ekmek, çay ve elma
3)Akşam üstüne kadar belirli aralıklarla çaya devam
4) Akşam Roka - Yoğurt - Kırmızı Biber - Çay (böyle yeşil bir salatanın yanında meşrubat yerine çay içebiliyor olmam da değişik...)

Haa bak, izlerken içinen bir Portakal Suyu da var tabii.

Spor'da neler yaptım?
- 15 dakika bisiklet
- 30 dakika mekik
- 100x sağ ve 100x sol 15 kiloluk bundle'lar ile "yanları çalıştırma"
- ay yürüyüşünde geçirilen 20 dakika / gelen 150 Kalori
akşama bir ara patates yemeği yaptım, ama 4 orta boy patatesle.




İşlerimi halledip eve gelmiş, atıştırmalık birşeyler arıyordum. Dolabın en dibinde kalan sarıya kaçan bir elma ile ögünler arası atıştırma durumumuzu da halletmiştik. Eve dönüş ve akşama kadar türlü türlü şeylerle uğraş...Gerçekten hiçbir şey yapmadan sadece "durmak" da yoruyor çok fena insanı...

Oturup patates kestim! Hatta 3-4 tanesini kenara ayırıp patates yemeği yaptım :) Her ne kadar nişasta mıdeye ve sağlıga zararlı bir etki verse de, insanımız 4-5 patates ile kalmazlar .


Bugünlük budur.

Dayanamıyorum! :) 



Emre
Bremen | Almanya
26.05.2013 - 01:30
(kendimi gece erken saatte yatmaya alıştırmam gerek...)