Yani yemek ve zayıflama konusunda "dağılarak dağıtmayı" en rahat başarabileceğim gün!
Yasağın, diyetin, az yemeğin, şekerin, yağın, tuzun abartılabileceği tek gün! :)
(hoş, bu da aslında bir şekilde yalan oldu diyebilirim ama....)
Sabah, gecenin verdiği o ağır ve mutlu uyku, soğuk görünüşlü çalar saatimin (evet. şu anda çalar saatimi kişiselleştirdim. Saatin bana bakışının çok kötü olduğunu ve her sabah çaldığında kapatmak istediğimde bana "kalk ulan eşşek!" şeklinde baktığını düşünmekteyim) o iğrenç E! E! E! sesi ile son buldu, 07:30'da uyandım. Ya bu çalar saati kim icat etmiş gerçekten bilemiyorum, belki birazdan araştırırım, ama insanı en rahat şekilnde, en azından huzurlu bir şekilde iken rezil bir konuma, duruma sokan o mucidin daha sonra jenerasyonlarca küfür yediği açıktır herhalde...En azından benden bu sabah metrelerce küfür yediğini söyleyebilirim! :)
Sabahın o ilk uykulu saatlerinde o halde ofis maillerine "akan" mesajlara cevap verme zorunluluğu da işte işimin zorluklarından...7/24 hazır bekliyor olmak da cabası tabii..Ters bir mesaj, doğru bilginin karşı tarafa bir şekilde farklı olarak aktarılması bir çok yanlış anlamayı beraberinde getiriyor, bunun için de yarım saatlik uyku ile bile olsa çok dikkatli şekilde alınan bilginin değiştirilmeden aynı özen ile gerekli yerlere iletilmesi gerekiyor....gerekiyor da, o saatte değil be usta?!....Afyon patlamamış, hani bünyede o afyonu daha yeni yetiştirirken rast gelen saatte bana verilen bu görev, kahve ile perçinlenebilecek bir 10 dakika sonra tarafımdan icra edilse..? Yoook! :)
Bir yandan espresso ( ya da herkesin bildiği ve benim nefret ettiğim deyimle "ekspresso") yapmaya çalışırken, diğer yandan da hızlı hızı mesajları dökmek/yazdırmak ve cevaplama peşindeydim (bu arada aç karnına içilen double espresso hiç de iyi bir fikir değilmiş...) O işlerin bitmesi, etrafı kalın uzun kollular ve kot pantolon giyinerek düzeltmem, temizlik vs saat 12:00'yi buldu (Ya tamam! Merak etmeyin! Ev o kadar iğrenç değil, ben biraz nazlı ve aheste takıldım :) Arada Behzat Ç izledim falan....yanlız final bölümü de gerçekten fenaymış ya..herşeyini kaybetmiş bitmiş bir adamın "ben yavaştan kaçar usta" şeklinde uzaklaşarak gitmesi gerçekten üzdü..).
![]() |
kaşar - camembert - domuz pastırması - kepekli ekmek patates salatası - tereyağı - çilek reçeli - bal |
11.90 yuro'ya kelimenin tam anlamı ile "geberinceye" kadar yemek yiyebileceğiniz bu mekanda, geleneksel kahvaltı tabaklarının yanı sıra, et, tavuk, balık, vejeteryan, sebze vb yemekleri sıcak olarak da yiyebiliyorsunuz. Mekanın 11.90'a bunları sunarken aslında kazandığı şey içkiler/meşrubatlar oluyor tabii ki! Garsonumun bana 2 kere "beyefendi birşey içmek ister msiniz?" ve bir kere de "birşey içmeyeceğinizden emin misiniz?" sorusu bana bilgisayar programlarını silerken karşıma çıkan "emin misiniz?" sorusunu hatırlattı :) İstanbul'da bizimkilerin her Pazar hazırladığı 874563432 kalorilik kahvaltısının yanında bugün yediğim brunch sanıyorum hava-cıva kalıyor :)
Yemek sonrası deniz kenarında yürüyerek ve bu soğuk havaya aldırış etmeden bisiklete binip bilinmeze doğru ilerleyen genç-orta yaşlı Bremen'lileri izleyerek evime doğru yola koyuldum, eve uğramadan maksat yukarıda görmüş olduğunuz tabağın rahatlıkla midede öğütülebilmesi adına Cafe Liftass'ta bir tane "ekspresso" içtim, fazla durmadan eve geldim. Mesela şu iş, toplasanız 1.5 saat sürmüştür, evden 1.5 saat olmuş ayrılalı...kardeşim ne ara ev tozlanıyor ben de bunu merak ediyorum?! Zaten sırt ağrım var, ağır da makina bu elektrikli süpürge, o kadar çabaya rağmen hala evin belirli yerlerinini tozlanıyor olması insanı delirtiyor haliyle :))
Neyse, bir kaba toz alımı, süpürge sonrası kendimi Osmanlı Tokadı ve sonrasında Almanca çalışmasına verdim, bu esnada herhalde "n" sayıda şekersiz çay içmişimdir :) (iyiden iyiye çaya bünyeyi alıştırıyorum, aslında pek de normal birşey değil bu...)
Kendimi tam olarak takip edemeden akşamı yapmıştım ve bu esnada Miles Davis'in müthiş albümü Collectors' Items'ı dinledim. Akşam üstü vakitlerinde (saat 16:00-17:00 suları) dinlenebilecek hoş albümlerden..
![]() |
miles davis - trompet sonny rollins + charlie parker - tenor saksofon walter bishop + tommy flanagan - piano percy health + paul chambers - kontrbas philly joe jones + art taylor - davul |
Akşam yemeğini de bir yandan Almanca çalışırken çift kaşarlı tost (Pazar dedik ya hani! ;) ve şekersiz çay ile geçiştirdim diyebilirim. Çayı da artık ne kadar koyu yaptıysam, normalde tostun ikincisine acımam, bu sefer yerimden kalkıp hazırlamak bile gelmedi içimden :) Yanlız peyniri değiştirmem gerek...Gouda peyniri tost için gereğinden fazla yağlı bir peynir, ki bir insan tost yerken niçin boğazı peyniri ısırdıktan sonra bir yanma/acı hissetsin ki...artık nasıl bir yağ varsa! Neyse, kısa zamanda daha az yağlı değişik bir peynire dönmem gerek sanırım...
Yarın akşam kurs var. Kursa gitmeden hafif birşeyler bulmam gerek yemek için..Aç karnına kafaya hiçbir şey girmiyor valla, boş boş oturuyorum ve aklımda sadece kurs sonrası yiyeceğim yemek oluyor sonra :)
Emre
Bremen | Almanya
26.05.2013 - 23:44
(modern çalar saat, sanıyorum her sabah 4'te işine gitmek amacı ile kendisini uyandırması için New Hampshire'lı Levi Hutchins tarafından dizayn edilmiş, ama daha da öncelere gidilirse olay Plato'ya kadar uzanıyor)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder