Çok uzun zamandır yiyemediğim, ve her zaman yemek istediğim birşeyi akşam yemeğinde yediğim için (ne kadar fazla "yemek" fiilini kullandım değil mi..?) o kadar mutluyum ki! Neyse sabahtan başlayalım...Hemen muhabbete giriyorum, keza dehşet uykum geldi, hızlı hızlı anlatayım neler olmuş neler dönmüş :)
Sabah ayağa zar zor kalktıktan sonra kendimi toparlayıp soğuğun en kan dondurucu saatlerinde (ki bu Bremen'de saat 07:30-07:45 arasında denk geliyor...) trene doğru yürümeye başladım. Beni burada en çok zorlayan bu aylardan itibaren başlayan iğrenç soğuklar sanırım. Annemle geçen konuştuk da, kadın bana "Emre ya, hava acayip soğuk , 16 derece resmen donuyoruz burada yeaaaa!!" dedi. Evet. 16 dereceye soğuk dedi, ben de olmayan bıyığımın altından kıs kıs gülerken anneme "sen tabii burada -3 derece olduğunu bilmeden konuşuyorsun..." diyerek muhabbeti kısa kestim.
Ofise gittiğimde bugünün ne kadar hızlı ve yoğun geçeceğini bilmiyordum, ama ilk ve ikinci nefes alışlarımda 1.5-2 saat kadar geçmiş ve saat 11:00 sularında misafirimizin getirdiği minik yiyecekler ile (ki bunların içerisnde Hackepeter da var. hatırlarsanız bu Hackepeter dedikleri şey bildiğiniz çiğ et. Yani "et" derken kıyma manasında....kıymayı ekmeğe sürüp üzerine kondurdukları soğan ile birlikte karabiberleyip yemece yani....evet. benim de midem kalktı şu anda bunu anlatırken.) güzel bir Brunch yaptık. Benim çiğ et yemediğimi bilen misafir bana hususi olarak her zaman gitmek istediğim ama bir türlü sabahın bir köründe kalkıp trene binip hiçbir zaman gidemediğim Bremerhaven'dan en taze halde somon balığı getirmişti, şu ana kadar yediğim ofis Brunch'larının arasında en mükemmeli bugün yaptığımdır sanırsam:
![]() |
minik iki parça ekmek, sağ alttaki ise bu aralar abonesi olduğum sütlü çay. tabii ki şekersiz. |
![]() |
inanılmaz gözüküyor değil mi? |
Yukarıdaki inanılmaz branç sonrası saat 16:30 sularında minik bir yoğurt yedim, tabii aralarda yaklaşık 2.5 şişe su, takribi 4-5 bardak şekersiz çay ve toplamda 2 bardak da kahve içtim. (yuh. sanırım biraz abartmış mıyım acaba...) Ofis sonrası eve giderken akşama ne yiyeceğimi düşünürken çok uzun zamandır almak ve uğraşarak yapmak istediğim, tam anlamı ile bir Türkçe karışılığı olmayan, web sayfası çevirilerinde "Kara Lahana" olarak geçen, ancak Almanca'da tam da mevsiminde ona has sosisli'lerle yenilen (ancak benim sadece kendisini tek olarak hallettiğim) Grünkohl'ü Iglo'dan alarak 15-20 dakikalık bir çözdürmenin ardından aradan çıkardık :) Bir dilim minik kepekli ekmek ve yarım su bardağı 1.8% yağlı yoğurt ile birlikte...
![]() |
üzerindeki beyaz parçacıklar dolapta uzun süredir kalan minik peynir parçacıkları... ve evet. mikrodalga fırın öncesi bu yemek "yeşil kare parçacıklar" halindeydi. |
Yemek sonrası henüz bitmemiş olduğunu daha sonra anladığım Jacobs'tan bir bardaklık hazırlayarak günümü tamamladım.
Yarın salonda 5k beni bekler gençler... Yarın sabah erken saatlerde kalkıp öğle sonrası saatlerine kadar rahatlıkla tutabilecek şekilde bir mısır gevreğine hayır demem gibi duruyor...
Haftaya Nintendo Wii Fit Plus - Balance Board - Controller'ı ısmarlıyorum (o ne lan yemek ısmarlarmışım gibi oldu sanki...). Onun vereceği sonuçları burada sıcağı sıcağına sunacağım, ve gerçekten merak ediyorum ya! :)
...ve evet. 157 gündür yazmama rağmen ne yazık ki 55 kilo olamadım :) Önümde 365 günü doldurmak için daha çok gün olduğunu düşünürsek, ve ilk amacımın 85, asıl amacımın 80 kiloya inmek olduğunu da hesaba katarsak , 1 yıl içerisinde bunu başarmak zor değil gibi. Farklı, ilginç, sağlıklı her türlü yöntemi/yöntemleri deneyip, etkilerini/sonuçlarını burada sunup kısa zamanda takım elbisemize kavuşmak yegane arzumuz :)
Geçtiğimiz günleri de özetlemek gerekirse...
turgut uyar | büyük saat'in baskısı bayağı bayağı tükenmiş. arkadaş, herkes tüketiyor mu bu kitabı ya?
grup gündoğarken bence tekrar birleşmeli. misal "yol aldım sevdalardan" gayet güzel bir şarkı.
fena kış geldi. şu anda ev soğumaya başladı.
kapişonlu giyerek uyumayı seviyorum.
itiraf ediyorum. lisedeyken grace slick çok hoşuma gittiği için jefferson airplane dinlerdim hep.
bu arada canned heat - "going up the country" çok eğlenceli bir parça lan!
güzel bir palto-pardesü beğendim.125 yuro vermek istemedim. mahmutpaşa'mı bekliyorum hasretle.
portishead plak koleksiyona başlayabilirim. en azından "dummy" ile yavaştan...
internetten TRT-3 ya da TRT-4 dinleyerek uyumayı seviyorum.
ben bir ara sol klarinet alacaktım. bunu bahsetmiş miydim?
yanlız aleti almanya'dan ziyade istanbul'dan kapmak kafamda...
yup bu arada saati de 1 etmişiz.
Tumblr müthiş birşeymiş bu arada dostum. söylemiştim önceden değil mi?
sayfamı da takip ediyorsunuz diye düşünüyorum açıkçası: "emreadam.tumblr.com"
takip etmiyorsanız bence edin derim. güzel şeyler yazıyorum. böyle de alçak gönüllüyümdür misal.
çağan'ın yeni filmi "Tamam Mıyız?" geliyor. aras bulut iynemli varmış, candır o zaman. aynen ağlarız.
doctor who'nun 50.yıl özel bölümü inanılmazdı.
dizinin baş yazarı steven moffat herkesi ters köşeye yatırdı, şerefsiz. yeni doktor'un değişimi (bkz. "regeneration") 25/12 - Christmas özel bölümünde gerçekleşecek
ilk olarak son saw filmini izledikten sonra bu bölümü de 3D olarak izleme zevki inanılmazdı.
o anları hatırlatmak gerekirse:
![]() |
Weeping Angel vardı birkaç tane :) |
![]() |
uzun süre sonra 3D gözlük takmak güzeldi :) |
![]() |
sinemada Who izlemek müthiş bir deneyimdi! |
![]() |
bu görülen kalabalık x10 kişi vardı diyebiliriz... yıkılıyordu etraf :) |
Budur ya sanırsam...şimdi yatmaca.
keza fenalardayım. esnemekten ağzım çatlayacak :)
iyi geceler
Emre
Bremen | Almanya
28.11.2013 - 01:08
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder