23 Kasım 2013 Cumartesi

152.Gün: "Nintendo - Wii Fit Plus"

Selam!

Bugün erken yazabiliyor olmanın ilginç bir heyecanı var :) Yarın çalışmayacak olmam ve büyük ihtimalle öğle saatlerine kadar yatacak olmamın (yuh ya, o kadar da yatmamalı. gün gidiyor. daha film izleyeceğim) da vereceği mutlulukla dolu bir gaz ile yazmaya başladım :)

Çok uzun zamandır koyu bir önyargı yapıp, hatta önyargıdan ziyade nefret besleyip yemediğim yumurtayı sırf ofis arkadaşıma tarifini gösterdiğim için yapmak arzusuyla "Menemen" hazırlıkları için ofis sonrası markete koştum ve 6 tane yumurta, domates, soğan (menemen'e soğan konulur ya...değil mi? yani en azından benim bildiğim menemen'e soğan konulabilmesidir.) ve kullanmamama rağmen birkaç da yeşil biber aldım, kendimi proteinin serin sularına bırakarak şu tarz şeyler karşıma çıktı:

hazırlık aşaması.
evet. ekmek tahtası biraz kirli :)

ama sonuç muazzam :)
(bu arada iPad'de Brian Cox ve 11.dokturu izliyorum)

Yumurtanın tadı "göz" yapmadıkça, iyice çırptıkça, ve beyaz peynir/kaşar peynir gibi bazı dış etkenlerle tadını yok ettikçe gerçekten güzel oluyor :) tabii biraz ağır...sonunda bir 10k yapmam gerekti, ama değdi :)

Birkaç gün önce de, uzun zamandır yemek istediğim 4.5 yuroluk vejeteryan tabağından bir tane kapmıştım: 

bulgurun tadını bu sefer de beğenmedim.
herhalde bulgursuz ve bol salatalı olacak bir dahaki sefere..

Gerçekten çoooo....kkkk uzun zaman sonra ofis arkadaşımın her gün yaklaşık 1.5 litre içtiği (yuh...) koladan bir fırt da ben içmek istedim. Yaklaşık 2-3 aydan (belki de daha fazla) beri çay/kahve ve bunun gibi meşrubatları (ya da 'sıvıları'...çaya meşrubat demek bir değişik geldi bir anda! :P) şekersiz olarak içtiğim ve bundan dolayı asıl içtiğim şeylerin gerçek tadlarına varabilmenin mutluluğuna ulaşabildiğimden dolayı bir fırt sonrası koca bardak dolusu kolayı dökmemle ofis arkadaşımın "napıyorsun sen yeaaa?!" nidası bir oldu. Şekerden çok uzun zaman önce kurtulmuşum, kolanın o iğrenç tadını nasıl yadırgadım belli değil....Yukarıda dediğim gibi çayı ve kahveyi şeker kullanmadan içmenin, dolayısı ile gerçek tadı hissetmenin mutluluğu paha biçilemez! :) 

Ofis arkadaşımla haftanın en boş anında laflarken bana bu aralar çıkacak olan (sanıyorum Almanya'da yarın çıkacak.) Playstation IV'ü ('dört' sayısını romen rakamı ile yazmanın dayanılmaz cazibesi. roman/romen artık ne ise...) alacağını söyleyince (ki fiyatı herşey dahil 399 yuro) kafamda belki de derinlerde sakladığım bir şimşeğin çaktığını farkettim ya resmen! :) Playstation bana göre değil sanırım, her ne kadar eski zamanlarda Shadow of The Collossus oynamışlığım olsa da, bu aralar kilo verdiğim gerçeği ile beraber yaşadığımdan ve zaten gün içerisinde saatler boyu oturduğumdan dolayı, gene oturarak yapılan bir aktivitenin beni hiçbir şekilde değiştirmeyeceğine, değiştiremeyeceğine kanaat getirererek bünyeme ve arzularıma en yakın alternatif olan, ve zamanında kuzenimde de deneyip gerçekten çok beğendiğim "Nintendo -  Wii Fit Plus"u almaya karar verdim. Yıllık 250 yuro verdiğim spor salonuna gitmeye devam ederken, spor salonuna gitmediğim günlerde evde herşey dahil (bu herşey dahil derken her türlü kumanda, elektronik araç/gereç dahil anlamındat tabii) 150 yuroluk ve çok da eğlendirecek bir oyun konsolunun olması muhteşem olur, olacak, olsun! :) 

bu board'un ne kadar efsane bir alet olduğunu en kısa vakitte öğreneceğim.
ve tüm sonuçları burada paylaşacağım tabii ki :) 

Ofiste başka bir boş vaktimde Wii Fit / Wii Fit Plus ile ilgili ekşisözlük'ten yorumları araştırırken şu inanılmaz ve her şekilde beni, tüm arzularımı ve düşüncelerimi anlatarak bu aleti almaya yönelten yorum ile karşılaştım, (- sözlük yazarı: femme fatale):

+++ 

 bi kere muazzam düşünülmüş bir alet kesinlikle.. her yaptığın hareketi algılıyor, seni çok doğru yönlendiriyor, çağımızın belası hareketsizliğe ve oturarak oynanan oyun konsollarına inat geliştirilmiş resmen.. üstelik çok da şık. tamamen sana özel hesaplar yapıyor, önerilerde bulunuyor falan.. tamam bu harikalar bir kenara...

ama en en en önemli özelliği, spor yapmanın sürekliliğini sağlayacak şekilde donatılmış olması.. bir hedef belirlemeni ve o hedefe kilitlenmeni sağlıyor, sana günlük hassas ölçümler yapıyor, günlük değişiklikleri bir grafik üzerinde işliyor, ve hergün tepesine binmek zorunda hissetmeni sağlıyor, her yaptığın aktivite dakikasını kumbaranda biriktiririyor, bir gün önce 1,5 saat çalışmışsan ertesi gün 20 dak. çalışınca kendini kötü hissediyorsun, eşin dostun da kendi karakterlerini yaratıyor, oyun ve egzersizlerinde arkadaşlarınla yarışıyorsun, hırs yapıp birbirinizi geçmeye kasıyorsunuz.. siz kastıkça dakikalar birikiyor, kaloriler gidiyor... hatta sana arkadaşlarının dedikodusunu yapıyor resmen...

herkes spor yapar da devamlılığını sağlayamaz, işte bu alette bağımlılık yaratacak herşey düşünülmüş.. tabi grafiğinin istediğin yönde ilerlediğini gördükçe yediklerine de dikkat ediyorsun.. birbirine bağlı pek çok şeyi bünyesinde barındırıyor..

şu anda mı? şu anda yürüyemiyorum.. kapalı bir kapıyı açamıyor, tuvalletten sonra donumu çekemiyorum... kollarım titriyor.. spor salonuna gittiğin ilk günleri hatırla.. işte benzer bir haldeyim..

ama ayakta duruşum değişti, yürüyüşüm değişti, vücudumun ağırlık merkezi değişti, gözle görülen bir dinamizm sardı bünyeyi... hem de 2 günde.. 

işte böyle sevgili sözlük..

+++

Nasıl ama? :) Fiyatın inanılmaz ucuz olması beni daha da cezbeden etkenlerden oldu. Artık maaşı kapıp belirli bölümünü buna yatırmaca ;) 

Bugünlük sanıyorum bu kadar. En azından yarın neyi nasıl yiyeceğimi bilemediğim için akşama doğru minik minik bazı şeyler yazabilirim sanırım...

Genel olarak toparlamak gerekirse:

turgut uyar'ın büyük saat kitabının baskısının bittiğini ve benim buna uyuz olduğumu söylemiş miydim?
büyük ev ablukada neden almanya'da konser vermiyor? açıklama bekliyoruz. ateistlerden de olabilir.
bu satırları yazarken itzhak perlman / john willams -  por una cabeza çalıyor. 
tabii değerli dostum Beril Sun varken "Itzhak Perlman da kim lan?" diyip geçebiliriz çok çabukça. 
diğer yazılardan hatırlarsınız belki Batuhan'ı...Mayıs'ta kız arkadaşı İpek ile evleniyor! Mutluluklar! ;)
Yann Tiersen'in "Comptine d'un autre été, l'âpres-midi"sinin çok değişik bir dub/triphop versiyonu var. haftalardır, hatta aylardır  harıl harıl onu arıyorum. yardım etsenize bana?
bu akşam çamaşıra gidecektim, nasıl yattı belli değil.
yarın çok uzun zamandır sabırla beklediğimiz gündür! Doctor Who'nun 50.yıl özel bölümü.
yarın akşam 20:30'dan itibaren 75 dakika dünya ile bağlantımı keseceğim açıkçası. ulaşamazsınız bana. birkaç görsel ile haftalardır size aslında neden bahsettiğimi minikçe anlatıp olayı taçlandıralım.


tüm doktorlarla tanışın! :)
soldan sağa...
1.doktor: william hartnell - 2.doktor patrick throughton 3.doktor: jon pertwee - 4.doktor: tom baker
5.doktor: peter davison - 6.doktor: colin baker - 7.doktor: sylvester mccoy - 8.doktor: paul mcgann
9.doktor: christopher eccleston - 10.doktor (ki kendisi favorimdir) david tennant - 11.doktor: matt smith
12.doktor peter capaldi'nin fotoğraflarını bölümleri geldikçe burada belirtirim tabii :)

şöyle efsane bir de parodisini yapmışlar, gerçekten çok başarılı olmuş:




durum böyledir :) heyecan son safhada...yatmadan birkaç eski bölümü bile izlerim belki! :)

iyigeceler

Emre 
Bremen | Almanya
23.11.2013 - 01:37

Hiç yorum yok: