19 Mayıs 2013 Pazar

"Evli Heriflere Dönmüşsün!"

Ya hayatınızda hiç aynaya bakıp “kendisinden iğrenen bir insan” gördünüz mü?  Ya da böyle bir insan oldunuz mu?

Ona söyleyeceğiniz, kulağına fısıldayacağınız, “oğlum/kızım, manyak mısın sen? O nasıl bir göbek?! O ‘yanların’ olayı ne peki?! Biraz az ye de eri lan?!” ya da “Canım bak, bu şekilde yemeye devam edersen o gömleğin içine biraz b.k girersin!” şeklinde kendinizi kaybettiğiniz hiç oldu mu?

E ama Emre önemli olan sağlık?!” -  Sağlığı geçin! Sağlıklısınız zaten! Fiziksel görünüş benimki...

Hoş, üçgen vücudu da geçin. Hele “baklava” yı ? Tamamen!

4 Kilo 600 gram doğmuşum ya... Öyle böyle değil, tam et parçası! O saatten beri de hiçbir zaman üçgen vücudum olamadı, olamayacak. E tabii bu saatten sonra Kıvanç Tatlıtuğ da olunamayacağı için bu tür seçenekler atılabilir.

O yukarıdaki sözleri acımasızca suratına suratına fırlatacağınız insanı bugün ben gördüm! Aynadaki suret en göbeklisinden benim suretimdi! :)

Bugün en Mayıs’ından 18’iydi ayın. Her Cumartesi olduğu gibi bu Cumartesi de geç saatte (saat 10 civarı) kalkıp ilk iş olarak aynaya bakıp kendimle sabah muhasebesinde başladım. Traş olmadan 1 haftadır bekleyen suratım perşembe pazarı gibiydi (ki annemin bu benzetmesini hep sevmişimdir). Sonrasında duş almak için t-shirt’ümü çıkarttığımda aynadaki o iğrenç görüntünün esirliğinde harcayacağım bir-iki dakika, bir anda kendisini bir erkeğin yağlı ve babamın deyimiyle “yorgan kenarlı” vücudunu 5 dakikalık kesintisiz bir süzüşünün ve onun yarattığı hüznün kollarına dönüştü ! :) 

Giymeye çalıştığım en sevdiğim kahverengili/grili kareli gömleğin (ki kareli gömleği sevmemin nedeni vücudumu nedense hep zayıf gösterdiğini hissetmem olabilir sanırsam... yıllarca çizgili gömlek giymememin tek sebebi buydu ya, evet! Artık rahatlıkla itiraf edebilirim!! Bu bile bir zaman sonra bir fayda etmedi ya gerçi...Neyse, bunlara daha sonra geliriz.) düğmelerinin kendimi ve göğüs kafesime yaklaşan yağlı göbeğimin zorlaması sonucu patlayıp etrafa saçılması, bir de üzerine her zaman gözü kapalı giydiğim, paçalarına ayrıca bir oynama yapmadığım/yaptırmadığım için hasta olduğum, hafif de koyuya kaçan mavi kot pantolonumun içine en derin nefesimi alarak o rezil yağ torbasını içeriye çekmek suretiyle 2.5 dakikada girmem, beni bu saatte bile (şu anda burada saat 00:28) olsa derdimi insanlara anlatıp düzelmeye çalışmak, en azından iğrenç bir fizikten ne kadar zıpkın bir hale gelebileceğimi herkese göstermek arzusunu bende doğurdu.

İnternette kafama koyduğum o lacivert Zegna takım elbise yok mu... İşte hep bizi bu şekilde kendilerine bağlayan, bu blogu açmama asıl yol açan iki sebepten biri olan, 54 bedeni hep en yüksek takım elbise bedeni olarak tutup genelde 58 ve yukarısı beden giyen Türk halkından biri olarak içimi acılı şekilde tutan bu İtalyanlar olmadı mı zaten..?



İki sebep... biri yukarıdaki gibi fenalardan bir takım elbise...

....diğeri ise babam :)

Bu satırlarımı, ve bundan sonraki her gün yazacağım satırları, atacağım fotoğrafları, yediğim her yiyeceği, verdiğim her kaloriyi, o vücuda sahip olmak için atacağım her adımı, ve bu adımlar dahilinde muhatap olacağım her insanı, bir şekilde bu blog’dan haberi olacak babama ithaf ediyorum.

“Oğlum, resmen evli heriflere dönmüşsün!” lafını sana bir şekilde yedireceğim Baba! :)

 Emre
 Bremen | Almanya
 19.05.2013
(çok uzun süredir tartılmıyordum. bugün itibarı ile sanıyorum 97 kiloyum.)



2 yorum:

Cenk Caglar dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Unknown dedi ki...

Destekliyorum Emre, hatta senden ilham aldım, ben de gircem takımın içine:)
(kaç beden o acep?) hahhaha