27 Ekim 2013 Pazar

126.Gün: "1 Hafta Spor"

Selam!

Verdiğim uzun aralardan birinin daha tekrar birlikteyiz...

88/89 arası değişen bir kiloyum an itibarı ile. Artmıyor, azalmıyor da... İlk hedef 85.

Çok ciddi bir şekilde Batuhan'ın düşüncelerini bugün hissettim. Arada 126 Gün geçmesine rağmen (ki kendisi yaklaşık 4 küsür ay ediyor...) farkın sadece 9 kilo olması enteresan tabii. Önümde 365 günü tamamlayacak kadar günüm olduğunu da düşünürsek, bi bu kadar kilonun daha verilmesi olanaklı gözüküyor...

Hatalar da yapmadım değil tabii :) Annem geldi tekrar, düşünün artık! :) Kalın ve yağlı yemekler gene bizi bekliyor! :) En azından bu seneki "Freimarkt"a bir kere gideceğimizi ve çok az da yağlı yemekler yiyeceğimizi düşünürsek, kendimi haftada 3 gittiğim spor salonu saatlerimi gün+saat bazında arttırarak dengelemek amacı ile adımları atmam gerekiyor...Misal bugün sabah annemi her pazar yaptığım çılgın Brunch'ı denemeye Bremen Hofbrauhaus'a götürdüm, ve yaklaşık 10 dakika önce Freimarkt'tan geldik, minik bir mantar tabağını sonrasında da küçük birer birayı harcadık...bunların hepsinin acısı yarın itibarı ile çıkacak pek tabii ki...

Kafamdaki plan, yarından itibaren Pazar gününe kadar her gün spora gidip en az 1-1.5 saat harcamak...20-25 dakika arası bisiklet ve ardından 1 saatlik (6 - 6.5 hız ile) yürüyüş ve koşu ile sadece kardiyo üzerinden bir hafta geçirmek...

Pazar itibarı ile neler olacak, göreceğiz.

Cuma akşamı katıldığım iş yemeği için uzun zamandır giymediğim takım elbisemi giydim, rahat oturdu, herhangi bir pot olmadan. Takım elbise 54 beden. Gene de 85 kiloya gelince bir beden daha küçülebilirim gibime geliyor...

Aralık sonunda İstanbul'da geliyorum. Yılbaşı'nı İstanbul'da geçirmece....

O zamana kadar istediğim kiloya gelsem, efsane olsa...

Bugün fotoğraf ve fazla yazı yok, keza annemle soğuktan bildiğiniz geberdik, eve kendimizi zor attık, şimdi ısınmaya çalışıyoruz, tabii başarabilirsek! ;) :) 

Bir haftayı toparlamak gerekirse....

bir kere daha İkinci Bahar'ı bitirdim. böyle bir senaryo, böyle bir oyunculuk görmedim ki ben hiç?
"ben de özledim" star'da başladı. 
senarist burak aksak, leyla ile mecnun'nun finalini anlatarak hepimize evde katana arattı harakiri için..
e bugün pazar?! Osmanı Tokadı'nda neler oldu acaba.
her ay muntazam aldığım Leica dergisi LFI'ın bu ayki konuları arasında Gezi olayları da var.
sanıyorum birkaç ay içerisinde Leica M3 + Leicameter sahibi olabilirim. durumlar neler, göreceğiz.
yazıyı yazarken, bir yandan da Apple'ın eski iPod şarjda... Kare, Kırmızı... bildiğiniz şahane hani.
yazıyı yazarken annem YouTube üzerinden "gülmekten adeta katılan bebek" videosu izliyor.
uzun zamandır Pink Floyd dinlemediğimi fark ettim. 'Sorrow' ne kadar efsane bir parçaymış halbuki.
Müzik diyince: Lou Reed ölmüş. "you're going to reap just what you saw".
black sabbath'ın yeni konser dvd'si çıkmış. tez zamanda alına.
rusça gerçekten çok karışık bir dil.
sean lennon'un "friendly fire" albümüne bir şans verin. pişman olmayacaksınız.
bu arada neyi düşündüm..."muntazam" ile "muntazaman" farklı kelimeler sanırsam...
yazı sonrası sabahattin ali'ye gene düşeceğim. "değirmen" beni bekliyor.
ahmet ümit'in yeni kitabı çıktı: "Beyoğlu'nun En Güzel Abisi". Kitap Tarlabaşı'nda geçiyor.
yazılarımı takip edenler arasında dedem de varmış. acayip sevindim! 
IOS 7'yi önceki işletim sistemlerine düşürmek (misal IOS 6.0.1) gerçekten çok zor. IOS 7 yüklemeyin.

bugünlük bu kadar. erken yatmaca.

iyigeceler

Emre
Bremen | Almanya
27.10.2013 - 23:35
(unutmadan...saatleri bir saat geri aldık herhalde?)



13 Ekim 2013 Pazar

112.Gün: "Bayram"

Selam!

Herkesin bayramı kutlu olsun! :) Hoş, artık kimse bayramla değil, işin "tatil" kısmı ile ilgilendiğinden bu sözüm de boşa gitmiş oluyor....Olsun, tatiliniz güzel geçsin, ben burada çalışırken, siz rahat rahat havuzunuza/denizinize girin, yiyin, için, eğlenin, dans edin! :)
(burada aslında ağlıyorum da çaktırmayın eheh.)

Bu uzun araları vermeyi bırakmam gerek evet...En azından haftasonları sık sık yazmalıyım :)

Haftanın ne kadar yavaş ve yoğun geçtiğini söylemem gereksiz galiba!

Sabah ofiste gitmeden bir gün öncesinden bırakılması gereken evrağın öncesinde Starbucks'a uğradım ve minik birşeyler atıştırdım:

tall non-fat decaf latte - vegetarisch bagel

Ki ofis arkadaşımın Perşembe günü izine ayrılması, ve diğer arkadaşımın da Cuma günü gelmeyeceini söylemesi üzerine Cuma günü tüm işler bana kaldı, nefes almadan ve verdiğim 15 dakikalık minik arada sadece minik bir salata yiyeyerek akşamı gördüm :) Salatada hiçbir zaman yumurta ve yeşil acı biberi sevmediğimi bildiklerinden çalışanların devamlı bana "yumurta istiyor musun Emre? ehehehehe!!" şeklinde gülmeleri ve bunu bir grup halinde hep beraber yapmaları da değişik tabii...

en azından öğle yemeklerinde artık
farklı birşey yiyebilirim diye düşünüyorum...

Uzun süredir yemek istediğim ancak her defasında "yaaa Emre boşver, git evine adam gibi salatanı yap ye!" şeklinde kendimi avuttuğum akşamların birindeydim gene, ama son anda (artık trende hangi ara ve nasıl aklıma geldiyse...) sulu sıcak Türk yemeği yemek istedim :) Bazı şeyleri gerçekten özlüyor insan ya....

bu güzelliği Bremen - Brunnenstrasse - Gül Ocakbaşı'nda
bulabilirsiniz :) Patlıcan - Brokoli karışımı birşey...

bu kadar yemek yerken tabii sporu da ihmal etmemek gerekiyordu :) Çarşamba - Perşembe - Cumartesi ve bugün de kısa zaman sonra bisiklet/koşu yapmaya gideceğim, ayrıca göğüs çalışmaları ve "yanlara" da bazı düzeltmeler yapmam gerekiyor, ama herşeye rağmen 89'dan yukarı çıkmamam güzel! (hoş, olayım 89'dan aşağı inmek ama....) 

cumartesi harcanan 40. dakikaya doğru
koşarken...


 peki neden bu fotoğraf beni şişman
göstermiş? lanet olsun iPhone!
sağ üst köşedeki fotoğrafta yaptığım hareket bu işte.

Cumartesi günü sabahına yorgun, gözleri şişmiş ve tok bir şekilde kalkmam da ilginç oldu tabii...akşam nasıl yemişsem....Yukarıdaki fotoğraflar dün itibarı ile (cumartesi) çekildi. Akşamında da uzun zamandır yemediğim ve özlediğim bir lezzet olan yarım tava "Tofu"yu harcadım:

Tofu'yu seviyorum! :) 

Bugün büyük ihtimalle sadece bisiklete bineceğim gibi duruyor. Öncesinden forma giyip etrafı temizlemem gerek, evin durumu rezalet! Annemin durup dururken bir anda eve gelip, kapıyı çalıp evi bu şekilde bulması ve "artık benim senini gibi bir oğlum yok!" demesinden korktum bir anda ahaha!! :))

Şu anda bir yandan bu yazıyı yazarken, bir yandan da diğer bilgisayara gelen ofis yazılarını toparlamaya çalışıyorum. Bir anda iki işi yapmak gerçekten çok zor...

Sanırım bu haftasonluk bu kadar, bugün değişik şeyler olursa akşam/gece saatlerinde yazarım herhalde..

Toparlamak gerekirse:

etrafa bakıyorum, gerçekten çok dağınık! bir ara temizliğe başlamam gerek.
temizliğe başlayınca tabii bu hafta çamaşırhane işi yalan olacak gibi duruyor
bir yandane Alman televizyonu Kabel Eins'dayım. 
(ara fon cingılı "Kabel eins-eins beybi!" - - ne kadar orjinaller değil mi?)
bir program var şu anda kabel eins'da. iki polis. sanıyorum Bochum'dan. 
bochum'da devamlı bir olay var, bu iki polis de hep orada.
doctor who 50.yıl özel bölümüne kaç gün kalmıştı?
11.ci doktorlu (matt smith) bölümleri tamamladım. aklım hala David Tennant'da..
beşiktaş'ın çaykur maçı yılllaaaa...rrr yılllar sonra gibi geliyor. (maç 21'inde bu arada)
Aralık sonuna kadar 5 kilo verelim mi? :) 85 olur muyum ki? :)
sabahattin ali'yi ne kadar sevdiğimi tekrar fark ettim. kağnı-ses-esirler'e başlarım diye düşünüyorum.
hava bugün nedense güzel.
akşama doğru köşedeki italyan cafesine gidip minik biri kaesekuchen ve kahve patlatabilirim.
ikinci bahar yalan olmasın, bir ara ona devam etmem gerek.
berlin'de üniversite öğrencisi otobüse lahmacun ile giriyor, 
şoför "bro, otobüs kokuyor de get" diyor, çocuk çıkmıyor. 
polis çağrıyor, olay yerine "14" polis geliyor. almanya. 
o değil de bi lahmacun olsa fena olmazdı. ya da ali nazik.
meze ve rakıyı özledim sanırım. kulüp rakı'nın askerleriyiz.
godot hala gelmedi. heyecanla bekliyoruz.
bilinçaltı diye birşey olmadığına hala inanıyorum sanırım.
işlerimi halledeyim, "Acı Hayat" filmini izleyeceğim. Ayhan Işık, Türkan Şoray. filmi anlatırım.
mumlarım bitti, ikea'ya gidip mum almam gerek bir ara.
italo calvino okuyan var mı aranızda?

iyipazarlar

Emre
Bremen | Almanya
13.10.2013 - 12:36





3 Ekim 2013 Perşembe

103.Gün: "Bisiklet - Fotoğraf - Fry ve Sesli Kitap"

Selam!

Dün demiştim ya hani "bugün bizde tatil!" diye, işte onun bana hiçbir yararı olmadı bugün...

hoş tam olarak değişik bir gün de olmadı ya...neyse...çabuk bitmesi çok canımı sıktı sadece.

Her sabah olduğu gibi bu sabah da saat 06:30'da saatim çaldı, ve telefonun tuşuna basa basa, biraz da yatakta şımara şımara 07:30'da kalktım (yuh! 1 saat de şımarmak mı olurmuş?!) aynen son hızla giyinerek ofise... böyle sallana sallana da gidebilirdim aslında, keza kimse yoktu ofiste ve bi yarım saat 45 dakika geç kalsam kimse birşey demeyecekti, ama lanet olsun, alışkanlığın gözüne kibrit suyu!

Nefes almadan geçen birkaç saat sonunda saat yarım gibi ofisten çıktım, bu arada minik bir yoğurt yemeği de unutmadım (lan gene yoğurdn fotoğrafını çekmedim ya....)

Eve geldiğimde hızlıca "Ruccola" salatasını ıslattım ve tencerede bir avuç yarım kırılmış makarna ile haşladım, üzerine kırmızı biberle onu yedim :) Barilla'nın bu kepeklı makarnasının tadı çok acayip, şiddetle tavsiye edeceğim ama sanıyorum Istanbul'da o makarnadan, ya da herhangi bir markanın kepeklı makarnasından yok...Az, yağsız, ve tuzsuz düz beyaz hamur makarna ile idare etmece artık, üzgünüm :)

Uzun zamandır havanın güzelleşmesini beklerken bisiklete evde yanlız kaldığım zamanlar bisiklete binmeyi unutmuştum, bisikletimi ve fotoğraf makinemi alarak (Canon EOS 500 - Analog) yaklaşık 1.5 saat boyunca Bremen'in en dar, en karışık ve en ıssız sokaklarını dolaşmaya çalıştım, ama gene de bir şekilde her yerin ana yola çıktığını düşünürsek fazla da uzaklara gidemediğmi söyleyebilirim :)

Uzun zamandır bir şekilde yaptığı işlere ulaşmaya çalıştığım, özellikle BBC'nin en ünlü ve zamanında (sanıyorum hala da öyle sayılıyor) en komik dizisi seçilen Blackadder'da başrollerde oynayan, şimdilerde BBC2'de "QI - Quite Interesting" adlı bilgi yarışmasını sunan Stephen Fry'ın internet sitesinde bulduğum minik bir özetle anlatılan hayat hikayesini okurken aşağıda göreceğiniz gibi birkaç ay içerisinde verdiği inanılmaz kilonun sebebini "yürürken sesli kitap okuması ve dolayısı ile uzun yürüyüşler yapması"na bağlaması inanılmaz değişik bir yöntemmiş gibi geldi :)


Sonuçta bisiklete binerken ya da koşu bandında hızlı yürürken/koşarken internetten izlediğim türlü dizilerin bölümleri (misal İkinci Bahar) her ne kadar rezil iPhone 4 telefonumdan inanılmaz pil götürse de, yükleyeceğim bir sesli kitabı özellikle hızlı ve uzun yürüyüşlerde dinlemem değişik bir deneyim olabilir :) İlk kitabımın ne olacağını bilmiyorum, onun için özellikle Türkçe sesli kitaplardan bildikleriniz, sevdikleriniz , dinledikleriniz ve hoşunuza giden varsa her türlü tavsiyeleri bekliyorum! :)

Karnım henüz aç değil, sanıyorum yoğurt, sunta ve bolca su ile akşamı idare ederim

Can dostum Batuhan'ın yaklaşık 4 ay sonra hala bu kilolarda (88-89) dolaşmama ve nasıl 75 kiloda olamama şaşırmasına ben de pek şaşırıyorum, fakat diğer yandan da şaşıramıyorum. Şaşırıyorum, çünkü sarfedilen efor, kiloların hızlıca verilmesi demek, evet. Ancak şaşıramamam da hızlı verdikten sonra kiloları aynı hızla geri almama isteği sanırsam...Ya da bunun gibi birşey...(ne kadar karışık bir cümle oldu farkındayım...) Kafamdaki ilk hedef, rahatça 85'e inebilmek galiba...

Bu akşamlık budur sanırsam..

Günü toparlamak gerekirse:

bugün hava fena değildi, bisikleti bıraktığım zamanlarda uzun yürüşler de vardı bugün
doctor who'nun 2012 yılbaşı bölümü "The Snowmen" pek iyiymiş. yanlız Clara ile olmaz.
yeni kahve aldığımdan bahsettim mi? Neyse söyleyeyim, evdeki makinaya Jacobs aldım.
sessiz bir muhitte oturmaktan çok hoşlanıyorum.
araba kornası olmadan geçen süper bir haftasonu geliyor.
acaba erkan yolaç ne yapıyor? nedense aklıma düştü adam.
evet-hayır'ı başarılı bitirmenin sırrı soruya sorunun kelimeleri ile yanıt vermek sanırsam.
(çılgınlar gibi merak edenler varsa diye) kullandığım koku: Dior / Eau Sauvage Extreme
bir ara "Jules et Jim"i izlemem gerek. efsaneye benziyor.
"silme çikolata satılan bir dükkanda diyabet hastalarını hiç mi düşünen olmaz?" sorunsalı...
turgut uyar'ı özledim.
godot gelir mi dersiniz?
emrah serbes artık yeni bir behzat ç kitabı yazmalı bence.
"büyük ev ablukada" inanılmaz bir grup.
ve uzun zamandır aradığım türkçe saykedelik / progressive'e en yakın grup diyebilirim.
halk tv iPad uygulaması niçin çalışmıyor? uğur dündar'ın bu akşamki efsane muhabbeti kaçtı...

cengiz baysal'ın yeni albümü baby steps bu aralar dinlediğim jazz albümleride ilk beşe rahat girer.

albüm kapağı iphone'dan screenshot. idare edin ;) 


iyiakşamlar

Emre
Bremen | Almanya
03.10.2013 - 20:44






2 Ekim 2013 Çarşamba

102.Gün: "Sushi"

Selam!

O kadar yoğun bir gündü ki...Bir an önce bitmesi için dua ettim ya resmen!! Hayır o değil, bir an önce öğle vaktinin gelmesini de çok fazla istiyordum, çünkü kafam artık bazı hesaplara basmamaya başlamıştı...ya altı üstü bir toplama çıkarma işlemi bile yapamadım açlık yüzünden ya bildiğiniz rezillik ahaha :))

Öğle yemeğine kadar normalde saat 10:30 gibi minik bir yoğurt ile öğle vaktine hazırlık yapardım (ne kadar fazla "öğle" kelimesini kullandığımı daha yeni fark ettim bu arada...) ama bugün bakılacak final evraklarının (bu "final evrağı" kelime grubunun ne anlama geldiğini bir dahaki yazılarımda anlatırım...) beni zorlaması, öğle yemeğine saat 13:15'te çıkmamıza sebep oldu. Birkaç gün öncesinden iş arkadaşımla yemeği bir Hint lokantasında ya da Subway'de yemeğe karar vermiştik, son anda Subway'den cayarak (aslında bi ton balıklı sandviç de fena gitmezdi hani ya...) kendimizi Hint Lokantası - JAJA'da bulduk (orjinallikte yardıran bir isim...) Ha, Hint yemeği yedik mi? Hayır...gittik börek yedik ya bildiğiniz! Türk böreği de olsa neyse...Almanya'da yapılan/satılan börekler bir değişik...kol böreği desen değil, sigara böreği desen değil...neyse..

börek değişik gözüküyor ya..
ıspanaklı bu arada.

Börek sonrası şehir merkezine gitmem gerekti, ve ço.....kkk uzun zamandır yapmadığım bir kaçamağı yaparak (bu arada bu aralar fazla kaçamak yapmaya başladım gibi gözüküyor, titreyip kendime gelmem gerek....) sırf babamın bir kere tadarak kafaya takması sonucu onun ricasını kıramayarak bir Berliner götürdüm :) Kahve için Starbucks'a uğramak istedim, fena ters yoldaydı, dedim "Starbucks geçti"...

"Berliner"

Ofise geldim ve nefes almadan çalışmaya devam ettik.. saat 16:30'da normalde yediğim yoğurtu bugün de yiyemediğim için (hiç yoğurt fotoğrafı çekmemişim ya...) şu anda gereğinden hızlı yazarak kendimi sushi'ye ve az bulguar boğmak niyetindeyim.

Çok güzel bir olaymış Sushi :) "Ayyyy çiğ balık mı yiyorsun sen yeaeaaaaa?!?" diyenlere kokoreç gerçeğini açıklamak istemiyorum, bence siz de deneyin valla beğeneceksiniz ;) Beğenmezseniz de arkamdan laf etmeyin fena olur ;)

bulgur salatası ve sushi
yarın sanıyorum gene taze fasulye yapacağım ;)

























Bugünlük bu kadar sanırsam...

Bol fotoğraflı, az anlatımlı oldu, fena açım, idare edin ;)  

Toparlamak gerekirse:

hava soğuk, fena esiyor, bayağı donuyorum.
bozukluklarım gene artmaya başladı, bir ara toparlayıp bütünlettirip çamaşırhanede kullanmalı.
bozukluk dedim de, geçen bir 2 euro gördüm, onu arkadaşım Kıvanç Yazan'a yollayacağım bir ara.
david tennant, broadchurch'un amerika yapımında da başrolde oynayacakmış. tennant candır.
doctor who'nun 50.yıl bölümüne geri sayım devam...
seksenler yeni bölüm çok iyiydi, bu çizgide devam gençler! Ergun Plak'ın askerleriyiz!
osmanlı tokadı'nın 9.bölümünü TRT'nin sitesinde buldum, bu akşam harcarım
böyle rahat konuşuyorum, çünkü yarın Almanya'nın tekrar birleşiminin yıldönümü ve tatil!
keza bana fark etmiyor, sabah aynı saatte ofise...
etrafı temizlemem gerek, lan küçücük ev nasıl oluyor da 1.5 günde kirleniyor, tozlanıyor.....
yeni yatağımın efsane olduğunu söylemiş miydim?...sanki söylemedim ya...? Hmm, neyse..0 sırt ağrısı!
süt almalıyım eve ya. uzun zamandır süt içmiyorum ki ben...?
cumartesi saçlarımı kestireceğim
saç kesimi sonrası IKEA'ya mum almaya ve başka şeyler de bakınmaya giderim
babam, istanbula gelirken benden "Lindt" marka çikolata istedi. adam ağzının tadını biliyor.
gelin çorbası mıydı o yoğurt ve nane ile yapılan? ha işte ondan istedi canım şimdi.

iyiakşamlar

Emre
Bremen | Almanya
02.10.2013 - 19:48